11. Üroonkoloji Kongresi’nden notlarÜroonkoloji Derneği tarafından düzenlenen 11. Üroonkoloji Kongresi Antalya/Belek’te gerçekleştirildi. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen, cinselliğin biteceği endişesinin erkekler için idrar kaçırma komplikasyonundan daha önemli olduğunu belirterek, gelişen ışın tedavisi sayesinde cinsel hayatın sekteye uğramaması konusunda önemli yollar katedildiğini söyledi. Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Çağ Çal, cinsel hayatın yüzde yüz biteceği şeklinde bir düşüncenin yanlış olduğunu, prostat tedavisinin yan etkisi olarak bu tehlikenin her zaman var olduğunu ama ışın tedavileri ve yapılacak ameliyatlarla bu yan etkinin çözümünün de ellerinde bulunduğunu belirtti. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çal, "Hastanın hekimiyle uyumlu olması gerekiyor. Yardımcı ilaçlar, belki ameliyatlarla cinsel yaşamı sürdürmesi mümkün. 'Prostat kanserim var. Cinsel hayatım da ölüyor, kendim de ölüyorum' diye bir şey yok. Bir iyileşme dönemi var, arkasından bunu çözecek şeyler de var" dedi. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Üroonkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Talha Müezzinoğlu da bunun için önce kişiye göre değişen yaşam kalitesinin tanımının yapılması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Müezzinoğlu, "Bunu ne yakını ne hekimi bilir. Herkesin yaşam kalitesi kendiyle ilgilidir. Prostat tedavisinde hastanın yaşam kalitesinin etkilenmesi, cinsel hayatın kendisi için ne kadar önemli olduğuna bağlıdır. 70 yaşında prostat kanseri tedavisi gören biri için cinsel hayat ilk sırada gelmeyecektir" diye konuştu. Testis kanseri genç erkeklerin korkulu rüyası İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği'nden Dr. Gökhan Toktaş, testis kanseri konusunda toplumda farkındalık olmadığını söyledi. Tıbbın yüz güldüren tedavilerinden biri olan testis kanserinin erken teşhiste yüzde 98 başarı sağlandığını belirten Dr. Gökhan Toktaş, "Bu yüzde oranı basit hastalıklar için bile verilememektedir. Toplumda kapalı bir toplum olduğumuzdan farkındalık yok. Ürolojik organlar içinde muayenesi dışarıdan yapılabilen tek organ. Çoğu testis kanseri hastası genelde kendi teşhisini koyar. Genelde ağrısız sertlik ve şişme şeklinde kendini belli eder ama bizim toplumumuzda kapalı düşüncelerden dolayı kendi kendini muayene etme alışkanlığı yoktur. Çok basit bir şekilde banyo yaparken, kendi testislerini muayene ederek şişliğin farkına varabilirler" dedi. Böbrek kanserinin sebepleri Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Çağ Çal, bu etkenler arasında ilk sırada tütün ve tütün ürünlerinin kullanımının yer aldığını ve sigara kullanımı böbrek kanseri riskini yüzde 40 oranında artırdığına dikkat çekti. Prof. Dr. Çal, "Tütün ürünlerinin dışında çalıştıkları ortamda asbest, kadmiyum, benzen, kurşun ve trikloroetilen gibi çözücülere maruz kalan kişilerde de böbrek kanseri gelişimi riski artmaktadır. Sebebi ne olursa olsun böbrek kanseri eğer erken evrede saptanırsa cerrahi olarak tedavi edilebilmektedir. Tümör yayılmış ise tedavi şansı düşmekle beraber son yıllarda geliştirilen yeni ilaçlar sayesinde hastaların yaşama umudu artmıştır" dedi. Prof. Dr. Çağ Çal, böbrek kanserinin erken evrelerde nadiren şikayetlere neden olduğunu, böbrek kanserlerinin çoğunluğu başka nedenlerle yapılan rutin değerlendirmeler sırasında tesadüfen teşhis edildiğini söyledi. Çal, böbrek kanserinin tedavisinin, tümörün böbreğe sınırlı olması ya da çevreye yayılımının olmasına göre değiştiğini, hastanın genel sağlık durumunun da tedavi seçiminde rol oynadığını kaydetti. Cinsellikle ilgili endişeler Erkeklerde bulunan bir organ olan prostat bezinin cinsel yaşamla ilgili olduğunu, yaklaşık 20 gram ağrılığında ve erişkinde bir kestane büyüklüğünde olan prostat bezi mesanenin çıkışında yerleşerek idrarın dışa atılmasını sağlayan kanalı çepeçevre sarıyor. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen, prostat bezinin kas ve bez dokularından oluştuğunu belirtti. Prostat bezinin iyi ve kötü huylu hastalıkları bulunduğunu belirten Prof. Dr. Sözen, “ İyi huylu prostat hastalıkları bezin iltihaplanması veya büyümesidir” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Prostat bezindeki bu hastalıklar göreceli olarak sık gelişir ve hemen her yaşta görülebilirler. Prostat bezindeki iltihaplanma 'prostatit' olarak tanımlanmaktadır. Prostatit hastaları sıklıkla alt karın bölgesinde ağrı, rahatsızlık, sık idrar yapma, idrarın atılması sırasında yanmadan yakınırlar. En sık olarak genç-orta yaş grubu erkeklerde ortaya çıkar. Genelde uzun süreli, ataklarla devam eden 'kronik' formunun görülmesine karşın bazen yüksek ateş ile gözlenen 'akut' formuyla da karşılaşılabilir. Bezin iyi huylu büyümesi en fazla görülen prostat hastalığıdır. Hastalardaki öncelikli yakınmalar; idrar akış hızında (debi) ve kalınlığında azalma olması, gündüz ve gece sık tuvalete gitme gereksinimi idrar atım zorluklarıdır. Bazı hastalarda idrar atımındaki bu zorluklara ek olarak idrar tutma ve cinsel yaşamla ilgili sorunlar da görülebilir." Avrupa ülkelerine çok yakın düzeyde Prostat kanserinin görülme sıklığı giderek artan bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sözen, hastalık hakkında şu bilgileri verdi: "Sağlık Bakanlığının izni ile Üroonkoloji Derneği tarafından Türkiye genelinde gerçekleştirilen ve 6693 kişinin incelendiği saha çalışmasından elde edilen verilere göre ülkemizde prostat kanseri 35/100.000 oranında görülmektedir. Bu değer özellikle Akdeniz bölgesi Avrupa ülkelerine çok yakın bir düzeydedir. Amerika Birleşik Devletlerinde prostat kanserinin erkekler arasında en sık görülen kötü huylu hastalık olduğu, 2010 yılında 217.000 erkekte prostat kanseri saptandığı ve oranın da 155.5/100.000 bilgisi dikkate alındığında Türkiye'deki tablo da daha rahat anlaşılacaktır. Birinci derece akrabalarında prostat kanseri teşhis edilen erkeklerin bu hastalığa yakalanma olasılıklarında artış söz konusu olduğu için muayene ve kan PSA değerlerinin takibi daha büyük önem taşımaktadır. Parmakla prostat muayenesinde sertlik saptanan ya da kan PSA değerinde artış belirlenen erkeklere biyopsi yapılması gerekir. Prostat biyopsisi, makatta kalın barsağın son bölümüne yerleştirilen bir ultrasonografi cihazı (transrektal ultrasonografi) ile gerçekleştirilir." Teknolojik gelişmeler erken tanı sağlıyor Amerika Birleşik Devletlerinde tüm kanserler içinde erkeklerde dördüncü, kadınlarda sekizinci sıklıkta olan mesane kanserinin Türkiye'ye ait verilerde ise erkeklerde prostat kanserinden sonra en sık karşılaşılan tümör tiplerinden biri olduğu bildirildi.
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Talha Müezzinoğlu, mesane kanserinin bilinen en önemli risk faktörünün sigara olduğunu, kaba bir hesaplamayla mesane kanserlerinin erkeklerde yüzde 50'sinin, kadınlarda yüzde 23'ünün sigaradan kaynaklandığını belirtti. Prof. Dr. Müezzinoğlu mesane kanserlerinin yaklaşık yüzde 20'sinin ise mesleki karsinojenlere maruz kalma sonucu oluştuğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Talha Müezzinoğlu, erken teşhis ve zamanında, etkin tedavinin önemini vurgulayarak, “Erken tanı için toplum taramaları ve riskli grupların taramaların yapılıp yapılmaması ve yapılacak ise hangi yöntemin tercih edilmesi konusunda, ileri çalışmalara gerek vardır. İyi ve etkin bir tedavi için tanıda gösterilen dikkatli çalışma, hastalığın evrelendirilmesi konusunda da gösterilmelidir" dedi. Böbrek kanseri Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Çağ Çal, "2000'li yılların başında hastaların yaklaşık yüzde 30'una böbrek kanserinde erken evrede teşhis konuluyordu. Bugün ultrasonun yaygınlaşmasıyla bu oran yüzde 70-80'lere çıkmıştır. Bu sayede erken teşhisin tam karşılığını yaşayabiliyoruz" dedi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağ Çal, son 5 yıl içerisinde çok ciddi şekilde böbrek tümörlerinin tedavisinde yol aldıklarını söyledi. İleri evre böbrek kanserlerinde 1990'lı yılların başında cerrahi müdahale dışında başka seçeneklerinin bulunmadığını, ancak son yıllarda teknolojinin kullanılmasıyla bu müdahalenin kolaylaştığını ifade etti. Çal, böbreğin yapısı ve anatomik özelliklerinden dolayı, düzenli takip ve kontroller dışında böbrek kanseri teşhisinin zor olduğunu kaydetti. Günümüzde gelişen teknolojinin daha yaygın kullanılmasıyla erken teşhislerin yapıldığına işaret eden Çal, "Örneğin, 2000'li yılların başında hastaların yaklaşık yüzde 30'una böbrek kanserinde erken evrede teşhis konuluyordu. Bugün ultrasonun yaygınlaşmasıyla bu oran yüzde 70-80'lere çıkmıştır. Bu sayede erken teşhisin tam karşılığını yaşayabiliyoruz" dedi. Çal, tümörlerde artık yaygın olarak böbreğin tümünü çıkarmadan cerrahi müdahalede bulunduklarına dikkati çekerek, bu sayede uzun dönemli hastaların böbrek yetmezliği ve diyalize muhtaç olmasının ciddi oranda önlendiğini belirtti.Böbrek kanserlerinde ilaç tedavisinin de önemli olduğuna işaret eden Çal, "İlaç tedavisi ile hastalığın tamamen vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayamıyoruz ama hastalığın seyrini, gidişatını mümkün olduğu zamanlarda ardışık tedavilerle yavaşlatabiliyoruz. Hastalarımızın yaşam sürelerini arttırabiliyoruz" dedi. Tarımın yoğun olduğu bölgelerde idrar kesesi kanseri fazla Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Üroonkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Talha Müezzinoğlu ise derneğin temel hedefinin eğitim ve bilimsel araştırma yapmak olduğunu söyledi. Bunun için tüm imkanları etkin şekilde kullanmaya çalıştıklarını, dernek üyesi arkadaşlarını her yıl en az iki defa bir araya getirdiklerinin belirten Müezzinoğlu, "İlgili kanserler ile ilgili çalışma guruplarımızda bilimsel araştırmalar planlanıyor ve çok merkezli çalışmalar yapılıyor. Daha sonra bunları dünya tıbbına sunuyor ve yayın olarak bilgilenilmesini sağlıyoruz" diye konuştu. Kanserde en önemli risk faktörlerinden birinin sigara olduğunu belirten Müezzinoğlu, "Tarımın yoğun olduğu bölgelerde de idrar kesesi kanserinde artış yaşanıyor. Tarım işçiliğinde kullanılan kimyasal ilaçların uygulanması sırasında gerekli önlemlerin alınmaması veya bunların bilinçsizce kullanılmasının, bunun sebepleri arasında olduğunu düşünüyorum" dedi. Kongrede 300'ün üzerinde tebliğ yapıldı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Üroonkoloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Sinan Sözen, kongreye yaklaşık 800 kişinin katıldığını, kongre süresince bilimsel anlamda 300'ün üzerinde tebliğ yapıldığını belirtti. Derneğin bir önemli noktasının da her yıl üroonkoloji bursu vermeye devam etmesi olduğunu söyleyen Sözen, "Burs, genç arkadaşlar için çok önemlidir. Yurt dışı eğitim bursu ile belli sürelerde belli araştırmalar ve projeleri yürütmek için de giderler. Kongrenin gelirleri, tekrar genç araştırmacılara geri dönüyor. Bu da derneğin bugüne kadar yaptığı en büyük faaliyetlerden biridir" şeklinde konuştu. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Türkeri de kongrenin dünyada Türkiye'yi başarı ile temsil eden önemli toplantılardan biri olduğunu vurguladı. Türkeri, kongreye Kanada, ABD ve Avrupa'nın değişik ülkelerinden 15, Türkiye'den ise 75 bilim insanının konuşmacı olarak katıldığını belirtti. |