iç hastalıkları sayfasına dönGut tedavisinde gelişmeler
Gut hastalığı genellikle “Kralların Hastalığı”, “Zengin Hastalığı” ya da “Damla Hastalığı” olarak biliniyor. Eklemlerde ani şekilde gelişen, ağrı, kızarıklık, şişlik ve hassasiyete neden olan bu hastalık, mikrobik özellik taşımıyor. Prof. Türkçapar, “Etkin bir tedavi ve diyetle gut ataklarının önüne geçmek mümkündür. Gut, çoğunlukla, metabolik sendromun da bir parçasıdır. Kolesterol, trigliserit yüksekliği, yüksek tansiyon, aterosklerotik kalp hastalığı, diyabetes mellitus gibi hastalıklarla birlikteliği fazladır” dedi. Acıbadem Maslak Hastanesi Romatoloji Uzmanı Prof. Dr. Nuran Türkçapar, “Bu hastalık nedeniyle genellikle ayağın başparmağı tutulur, ancak diz, ayak bileği, dirsek, el parmağı eklemleri de etkilenebiliyor.
Erkeklerde kadınlara göre daha fazla görülür, ancak menopozla birlikte kadınlarda da hastalığa yatkınlık artar. Şişmanlamamak, kahve tüketmek, C vitamini almak, kiraz yemek vücuttaki ürik asit seviyesini düşürerek ilaç tedavisine yardımcı olur, ancak gut ataklarını önlemez” diyor. Gut hastalığı hakkında bilgi veren Prof. Dr. Nuran Türkçapar, bu konudaki son bilgileri ve hastalığın tedavisinin nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor: Gut hastalığının belirtileri “Akut gut atağı, genellikle gece yarısı veya sabaha doğru ayak birinci başparmağında (veya tutulan eklemde) şiddetli ağrı, şişlik, kızarıklık, hassasiyet ve ısı artışıyla başlıyor. Eklemdeki ağrı ve hassasiyet o kadar şiddetli olur ki, hasta üzerine basamaz, hareket ettiremez, ayakkabı giyemez hatta yorganın bile değmesini istemez. Ağrı ilk 12-24 saat içinde daha da şiddetleniyor. Atak birkaç gün ile bir kaç hafta içinde (ortalama bir hafta) kendiliğinden geçiyor. Bazen o eklemde daha azalmakla birlikte birkaç hafta daha rahatsızlık kalabiliyor.” Gut’un tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirten Prof. Türkçapar, “Etkin bir tedavi ve diyetle gut ataklarının önüne geçmek mümkündür. Gut, çoğunlukla, metabolik sendromun da bir parçasıdır. Kolesterol, trigliserit yüksekliği, yüksek tansiyon, aterosklerotik kalp hastalığı, diyabetes mellitus gibi hastalıklarla birlikteliği fazladır” diye konuştu.
Normalde ürik asit kanda çözünüyor ve böbrekler yoluyla idrarla atılıyor. Fakat bazen vücudumuz çok fazla ürik asit üretir veya böbreklerden atılımı azalabilir. Ürik asit kristalleri, iğne ucu gibi iki ucu keskin yapıdaki kristaller şeklindedir; eklemde veya çevresindeki dokuda birikerek inflamasyona ve ağrıya neden olurlar.”
Gut için başlıca risk faktörleri Gut hastalığı için başlıca risk faktörleri hakkında bilgi veren Prof. Türkçapar, “Aşırı alkol tüketimi, et ve sakatat ağırlıklı beslenmek önemli bir nedendir” diyerek şöyle devam etti: “Belli hastalıklarda gut gelişimi daha fazladır. Kontrolsüz kan basıncı, diyabet, yüksek yağ ve kolesterol seviyeleri, ateroskleroz bunlar arasında yer alıyor. Tiyazid grubu diüretikler, kanı sulandırması amacıyla alınan düşük doz aspirin (üratın idrarla atılımını engeller), organ nakli tedavisinde organın reddini önleyen bazı ilaçlar, lösemi tedavisinde kullanılan ilaçların yanı sıra, yoğun hücresel yıkımla aşırı ürat üretimi de hastalığın nedenleri arasında yer alıyor. Eğer anne, baba ve kardeşler gibi birinci derece akrabalardan herhangi birinde gut hastalığı varsa, bu hastalığın o kişide görülme riski artıyor. Gut hastalığında çoklu genetik yatkınlık söz konusudur. Kadınlarda ürik asit seviyesi, erkeklerden daha düşüktür. Ancak menopozdan sonra kadınlarda da ürik asit seviyesi yükselir ve gut riski artar. Erkeklerde 40-50’li yaşlarda başlarken kadınlarda daha ileri yaşlara kayar. Lesch Nyhan sendromu gibi nadir görülen bazı genetik hastalıklar da risk faktörleri arasında yer alır.” Gut’un yarattığı başlıca sorunlar Gut tedavi edilmezse daha ciddi durumlara neden olabiliyor. Tuttuğu eklemlerde ve çevre dokularda (tendon ve sinir basısı gibi) hasara yol açıyor. Yılda birkaç kez gut atakları tekrarlayabiliyor. Tedavi edilmeyen gut hastalığında, ürat kristalleri cilt altında toplanarak tofüs denilen nodüllere neden oluyor. Bu nodüller sıklıkla el, ayak, parmakları, kulak sayvanı, dirsek, aşil tendonu ve ayak tabanında birikiyor. Tofüsler, genellikle ağrısızdır; ancak bası bulgusu veya tendonlarda ve kemikte hasara neden oluyor. Böbrek taşı, ürat nefropatisi gibi hastalıklara neden oluyor. Tanı yöntemleri Eklem sıvısının incelenmesinde mikroskopta mono-sodyum ürat kristallerinin görülmesi gut tanısında önem taşıyor. Tanıda ayrıca kan testlerinden yararlanılıyor; ürik asit seviyelerine bakılabilir ancak gut tanısı koydurmaz. Atak sırasında normal hatta düşük bile olabilir. Kan şekerine ve lipid düzeylerine bakılabilir. Tedavi yöntemleri Gut tedavisinin atak ve atak dışı tedaviler olmak üzere iki aşamalı olduğunu belirten Prof. Türkçapar, tedavi ile gut ataklarının ve komplikasyonlarının önlenmesinin amaçlandığını belirterek tedavi yaklaşımlarını şöyle özetledi: “Akut gut artriti geliştiğinde ağrı ve inflamasyonu gidermek için; steroid olmayan ağrı ve inflamasyon giderici ilaçların (naprosin, diklofenak, indometazin gibi tedaviler) mide korunarak verilmesi gerekiyor. Kolşisin tablet günde 3 veya 4 adet (6-8 saat ara ile) alınabilir. Altta yatan koroner problem veya böbrek fonksiyon bozukluğu gibi yandaş hastalık durumlarında kortikosteroid, tercihen eklem içine enjeksiyon veya düşük doz ağızdan kullanılabilir. Gut komplikasyonları ve atak gelmesini önlemek için; ürik asit üretimini azaltan ilaçlar; allopurinol ve febuxostat (allopurinolü tolere edemeyen hastalarda Sağlık Bakanlığınca karşılanıyor) kullanılabilir. Allopurinolün, kan hücrelerinde azalma ve cilt döküntüsü, yan etkilerine neden olabilir. Düşük doz kolşisin kullanımının (günde 1-2 tablet), gut ataklarını azalttığını gösteren çalışmalar vardır. Yaşam stili ve diyet konusunda öneriler
Ürik asit atılımını artıran ilaçlar; probenesid - vücuttan böbrekler yoluyla ürik asit atılımını artırır. Döküntü, mide ağrısı ve böbrek taşı gibi yan etkileri olabilir.
Yaşam stili ve diyet konusunda öneriler ise; Günde 8-16 bardak su içilmeli veya eş değeri sıvı (2-4 litre) alınmalı. Alkolden kaçınmalı (özellikle bira), kilo kontrolü çok önemli, orta miktarda protein tüketilmeli ve pürinden zengin gıdalara dikkat edilmeli, doymamış yağ tüketilmeli-doymuş yağlardan kaçınılmalıdır. Günlük et, balık ve kümes hayvanlarından 113-170 gramı geçmemelidir.” |