iç hastalıkları sayfasına dönHepatit C tedavisinde gelişmeler
Hepatit C tedavisinde uygulanan standart tedavi ile başarı oranları %40-44 arasında seyrediyor. Telaprevirin, mevcut ikili tedaviye eklenmesiyle başarı oranı yüzde 80’lere çıkarken, tedavi süresi de %50 oranında azalarak 24 haftaya iniyor. ''Sevindirici bir gelişme''
Prof. Dr. Ulus Salih AKARCA
“Kronik viral bir enfeksiyonda Hepatit C’deki gibi tamamen yok edilebilen başka bir hastalık yok. Hepatit C tedavisindeki başarı tıbbın önemli bir başarı öyküsüdür. SGK’nın telapreviri geri ödeme listesine alması ile hastalarımız için ilaca erişim sağlandı, bu bizim için çok sevindirici bir gelişmedir.” ''Çok yeni bir aşama, devamı da 6-7 yıl içinde gelecektir''
Prof. Dr. Galip ERSÖZ
“Telaprevir bizzat hastalık yapan nedenin üzerine gidiyor. İnterferon ve ribavirin vücudu genel olarak etkiliyor ama telaprevir virüsün bizzat çoğalmak için kullandığı enzimlerini bloke ederek etki sağlıyor. Bu hepatit C tedavisinde çok yeni bir aşamadır, devamı da 6-7 yıl içinde gelecektir.” Hepatit C tedavisinde yeni gelişmeler
Türkiye’de HCV prevelansı % 0,5-1 olarak kabul ediliyor. Aşılama programı olmayan bu viral hastalık medikal tedavi protokolleri ile çok yüksek oranda tedavi edilebiliyor. Hepatit C standart tedavisi Pegileinterferon+Ribavirin ile yapılıyor ve başarı oranları %40-44 arasında seyrediyor. Türkiye’de ruhsatlandırılan yeni proteaz inhibitörleri ile başarı oranının %75-83’e yükselmesi ve tedavi süresinin de kısalması bekleniyor. “Viral Kronik Hepatit C” ve “Hepatit C’de Yeni tedavi alternatifleri” konusunda, enfeksiyon hastalıkları uzmanları ile gastroenterologlara yönelik olarak Janssen ilaç firması tarafından düzenlenen bilgilendirme toplantısı Swissotel Grand Efes Izmir’de gerçekleştirildi. Bu hekim gruplarına özellikle “Erken dönem tedavinin Önemi”, “Standart Tedavi ile Karşılanmayan Beklentiler” ve “ Hepatit C Tedavisinde Yeni Tedavi Alternatifleri” konusunda ulusal ve uluslararası konuşmacılar tarafından deneyimler aktarıldı. Toplantıda, vaka tartışmaları yanı sıra güncel hayata dair klinik uygulamalar paylaşıldı.
“SGK’nın belli sınırlamalarla da olsa ilacı geri ödeme listesine alması ile hastalarımız için ilaca erişim sağlandı, bu bizim için çok sevindirici bir gelişmedir. Büyük bir hasta grubu ilaca ulaşabilmekten son derece mutlu ve tedavide umutludur. Yeni grup ilaçların devamı gelecek ve bu hastalık ileri de konuşulmayacak” diyen Prof. Akarca, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hepatit C dünyada olduğu gibi ülkemiz için de önemli bir sorun. Hastaların %25’i ileride karaciğer sirozuna kadar ilerleyen karaciğer bozukluklarına yakalanabiliyor. Karaciğer kanserine en çok sebep olan siroz, C sirozudur. Her ay birkaç hastada bu bulguya rastlıyoruz.1990 yılının başlarından beri hastalık için birçok çalışma yapıldı. İlk başta başarı oranı %10’lardaydı, yeni tedavilerin geliştirilmesi ve yeni ilaçların kullanıma girmesiyle hastalar %70-75 oranında tamamen virüsten kurtulabiliyor.” HCV tedavisinde büyük başarı Hastaların Hepatit C’nin tam olarak tedavi edilemediği gibi yanlış bir kanıya sahip olduğunu ancak bunun doğru olmadığını belirten Prof. Dr. Ulus Salih Akarca, “Bu inanışı değiştirmekte zorlanıyoruz. Bu virüs tam olarak izi bile kalmadan vücuttan atılabilir. C Hepatit denildiğinde sanki ABC sırayla giderek kötüleşiyor sanılıyor. Oysa hastalıklar da mikropları da farklı. Hepatit B atılamaz ama C tamamen atılır. Gelecekte çıkacak yeni ilaçlarla 5-6 sene sonra hastalık %100 tedavi edilebilecek. Bugün HCV tedavisinde geliştirilen ilaçlar büyük bir başarı sağlıyor” şeklinde konuştu. Risk grupları Ege Üniversitesi Hastanesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Galip Ersöz, “Sinsi ilerleyen hastalığın belirti verdiğinde gecikilmiş olarak karaciğer sirozu bulgularının yerleştiği safhalarda karşımıza çıkıyor” dedi. 1990 yılı öncesinde kan transfüzyonu veya nakil geçiren hastaların daha riskli grupları oluşturduğunu belirten Ersöz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün dünyada HCV testi kan taramasına girdikten sonra bunların önemli oranda düştüğünü gördük. Anti HCV testi taramadan önceki ilk tarama testi Hepatit B ile başlamıştır, ülkemizde de 1995 yılına kadar tarama yapılmıyordu. Hastaya, B hepatitli bir hastanın kanı da verilebiliyordu. Hatta by-pass tan kurtulan bir hasta, sirozdan kaybedilebiliyordu. Taramadan sonra hastalığın bulaşma riski çok azaldı ama tarama öncesi dönemde kan transfüzyonu alan kişilerin özellikle bir kez olsun Anti HCV testi yaptırmalarında yarar görüyorum. Burada amaç hastalığı erken dönemde yakalamaktır. Bu ilaçlar her ne kadar %70 e kadar başarı sağlasa da en önemli kriter olan hastalığın erken safhasında olumlu sonuçlar alınabilmesidir. Oysa hasta ileri evrede, siroz evresine geldiğinde tedavinin etkinliği yarı yarıya düşüyor. Virüsü yok ettiğinizde karaciğer sağlığına kavuşabiliyor. Siroz geliştikten sonra karaciğerde ilerleme durabilir ama ne yazık ki siroz kalıyor ki bu karaciğer kanseri riskinin de sürmesi anlamına gelir.” Tedavi süresi yarıya iniyor Ribavirin ve pegile interferondan oluşan standart tedavinin 48 hafta boyunca kullanılması gerekiyor ve bu sürenin sonunda elde edilebilen başarı oranları %50'nin altında seyrediyor. Telaprevirin, mevcut ikili tedaviye eklenmesiyle başarı oranı yüzde 80’lere çıkarken, tedavi süresi de %50 oranında azalarak 24 haftaya iniyor. Yeni geliştirilen proteaz inhibitörlerinin tedaviye eklenmesi ile Hepatit C’nin tam kür edilebileceğini belirten Prof. Dr. Ulus Salih Akarca, “Proteaz inhibitörlerinin bir avantajı da geçmişteki ilaçlara eklenerek kullanılmasıdır. Bu ilaçlar hastaların en az yarısında tedavi süresini yarı yarıya kısaltıyor. Normalde bir sene olan tedavi süresi hastaların en az yarısında, telaprevir eklenmesi ile 6 aya iniyor. Hastaların toksik maddelere daha az maruz kalması, maliyet açısından büyük bir avantaj. 12 haftalık tedavi ile %100 kür sağlanan tedavi şekilleri var” diye konuştu. Prof. Dr. Ulus Salih Akarca, Hepatit C’de Türkiye’de görülen genotipin %92-93 oranında Genotip 1 B olduğunu belirtti. Genotip 1 B daha ciddi hastalık yapma eğilimi gösteriyor. Ribavirin+ pegile interferon tedavisine daha az yanıt veriyor. Yeni geliştirilen proteaz inhibitörleri Genotip 1 hastalarında kullanılıyor. Prof. Dr. Ulus Salih Akarca da erken hastanın tedaviye daha iyi cevap vereceğini vurgulayarak, “Hepatit C tedavi edilebilen bir hastalık. Hasta siroz aşamasında tedavi edilmişse Hepatit C’den kurtuluyor ama sirozu nedeniyle kanser riski devam ediyor. Sirozlar içinde en çok kanser yapan Hepatit C sirozudur. Erken tedavi daha iyidir” dedi. Transplantasyon ihtiyacı azalacak
Prof. Dr. Galip Ersöz, yeni geliştirilen tedavilerin kullanılması ile karaciğer transplantasyonuna ihtiyacın azalacağını belirterek şu bilgileri verdi: Dünyada karaciğer transplantasyonunun en önemli sebebi Hepatit C sirozlarıdır. Bu sebeple de yeni gelişen tedavilerin üzerinde çok duruluyor. Büyük komplikasyonlara ya da nakile engel olmak için yeni çalışmalar yapılarak yeni moleküller deneniyor. Gerçekten de siroza, kansere veya nakile engel olmak için 30’un üzerinde molekül şu anda araştırma safhasında bulunuyor. Ülkemizde de nakil sebebi olarak Hepatit B’den sonra Hepatit C ikinci sırada geliyor. HCV etkili bir şekilde tedavi edilirse nakil oranlarındaki ihtiyaç da son derece azalacaktır. Karaciğer naklinin ve kanserinin en önemli sebebi Hepatit B ve Hepatit C’dir ve her ikisi de engellenebilen hastalıklardır. Hepatit B aşı sayesinde giderek ortadan kalkacak. Hepatit C’de etkili bir tedavi ve hijyen şartları ile ortadan kalkacak. 30-40 yıl sonra bu hastalıkları konuşmayabiliriz. Hepatit C tedavisinde ilacın maliyeti 60 bin lira civarında, transplantasyonun SGK’ya maliyeti ise 120 bin civarındadır. Ama o sadece transplantasyonun maliyetidir, arkasından takipler, tetkikler ve kullanılan ilaçları düşünürsek bir ömür boyu süren masraf olacak anlamına gelir.” Transplantasyon öncesi tedavi Prof. Dr. Galip Ersöz, daha önce tedavisini yarım bırakmış hastaların tedavisinin daha zor olduğunu belirterek, “Nükslerin bazıları baştan tedavi almak zorundalar, 48 hafta ve sıfırdan üçlü tedavi uygulanması gerekiyor” diye konuştu. Prof. Dr. Galip Ersöz, transpalantasyon sonrası Hepatit C nüksünün kaçınılmaz olduğunu belirterek, bu hastalarda öncelikle Hepatit C tedavisinin önemini vurguladı. Ersöz, şunları söyledi: “Transplant öncesi HCV-RNA pozitif C’li hastalarda bu ilaçların kullanılması çok önemli. Sirotik bile olsa, sirozu tedavi edemezseniz bile Hepatit C virüsünü yok etmek büyük önem taşıyor. Dolayısıyla transplant öncesi kompanse sirozu olan her hastada mutlaka bu üçlü tedavinin uygulanması gerekiyor. Virüs önceden tedavi edilirse transplantasyon sonrasında nüks olmuyor.” Etkinlik ve yan etkilerin yönetimi Türkiye’de onaylanmış iki adet proteaz inhibitörü bulunduğunu belirten Prof. Dr. Ulus Salih Akarca, bu ilaçların etkinlik ve yan etkilerinin yönetimi hakkında şu bilgileri verdi: “SGK Telaprevir’in geri ödemesini de onayladı. Bu iki proteaz inhibitörü arasında etkinlik bakımından büyük fark yok. Fakat iki ilacın tek tek virüs üzerinde ne kadar etkileri var diye bakılırsa Telaprevir Boceprevir’den daha etkili. Boceprevir’i 12 hafta kullanmak yeterli olmuyor, daha uzun 24-36 -44 hafta kullanabilir. Boceprevir’de kullanılan hap sayısı daha fazla, mutlaka 3 doz halinde reçete edilmesi gerekiyor. Telaprevir’in en büyük avantajı, şimdi çalışmaları devam ediyorsa da günlük pratiğimde 3 doz halinde değil de 2 doz olarak reçete etmeyi düşünüyorum. Her faydası olan bir ilacın yan etkileri de olabilir. Zaten yan etkili olan ikili tedaviye bir üçüncü ilaç daha ekleniyor. Doğal olarak bazı yan etkiler de artıyor. Örneğin anemi artar. İştahsızlık, ağızda tat bozukluğu, deri döküntüleri, kaşıntı görülebilir. Bu hem ikili hem de üçlü tedavide görülebilen yan etkilerdir, hastaların %90’ a yakını tedaviyi kesmek durumunda kalmıyor. Bu yüzden bu ilaçları verirken hekimlerin bilinçli olması ve hastalara bu bilgileri aktarmaları gerekiyor. Hasta uyumu bu tedavide çok büyük önem taşıyor. Hastanın ilacını tek doz bile atlamaması gerekiyor. Hekimlerin de bunu tekrar tekrar vurgulaması gerektiğini düşünüyorum. Hekimin hastasını haftada bir kontrole çağırması, yakından takip etmesi gerekiyor.” Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Hastanesi’nden Doç. Dr. Belkıs Ünsal ise kişiye ait faktörlerin hastalığı etkilediğini belirterek şunları söyledi: “Diyabet hastalığı, kilo fazlalığı ya da insülin direnci gibi metabolik bozukluğu olan bireylerde hastalık daha kötü seyreder, tedavi cevabı daha az olur. Öncelikle bu bozukluklar kontrol altına alınmalıdır. Örneğin insülin direnci olan hastalarda, olmayanlara göre yanıt oranı daha düşük. Hastanın insülin direnci tedavisi tamamlandıktan sonra hepatit C tedavisi verildiğinde tedavi etkinliği artıyor.” |