psikiyatri sayfasına dönHipnoterapiyle olumlu sonuçlar alınabiliyor
Migren, ağrısız doğum, diş çekimi, psikolojik sorunlar, cinsel işlev bozuklukları gibi pek çok sağlık sorunun tedavisinde kullanılan hipnoz ve hipnoterapi, uzman hekimlerce kendi dallarında uygulandığında başarılı tedavi yöntemleri arasında gösteriliyor.
Pek çok sağlık sorununun tedavisinde kullanılan hipnoz, alanında uzman hekimlerce, kendi dallarında uygulandığında başarılı tedavi yöntemlerinden biri olarak gösteriliyor. Hipnoz; migren, ağrısız doğum, diş çekimi, psikolojik sorunlar, cinsel işlev bozuklukları, kekemelik, sınav kaygısı ya da sigara bağımlılığının tedavisinde kullanılıyor. Kimler hipnoz uygulayabilir
Çoğu ülkede, hipnoz “tıbbî bir girişim” olarak kabul edildiği için, gösteri amaçlı sahne hipnozu yasaklanmıştır. Hipnoz yapma yetkisi, sadece tedavi amacıyla, hipnoz ve hipnoterapi eğitimi almış hekimler, diş hekimleri ve klinik psikologlara tanınmıştır. Çünkü hipnoz yapmak çok kolay bir uygulama olmakla birlikte hipnoz aracılığı ile hastalıkların tedavisini yapmak yani hipnoterapi uygulamak, hipnoz bilgisinin yanı sıra söz konusu hastalıklar ve tedavileri hakkındaki özel mesleki bilgileri de ayrıntılı bilmeyi ve bu konuda yetkili olmayı gerektirir. Hekimlerin, hipnoterapiyi eğitimini aldıkları kendi uzmanlık alanlarında uygulamaları gerekiyor. Çünkü hem eğitimleri hem de yasal yetkileri kendi uzmanlık alanlarıyla sınırlı bulunuyor. Örneğin astım hastalığı konusunda göğüs hastalıkları uzmanı, ağrısız doğumda kadın-doğum uzmanı, cilt hastalıkları konusunda dermatolog, ruhsal hastalıklarda psikiyatri uzmanı, diş çekimi ve diş eti hastalıklarında dişhekimleri hem bilgi ve yeterlilik hem de yasal olarak yetkilidir. Çünkü söz konusu hastalıkları hipnoterapi ile tedavi ederlerken kendi uzmanlık bilgilerini hipnoz içinde uygulayabilirler. Hipnoz uyku hali değildir
Türkiye Psikiyatri Derneği Hipnoz ve Hipnoterapi Bilimsel Çalışma Birimi Koordinatörü Prof. Dr. Şeref Özer, hipnozun bakışla, sözle ya da bazen yardımcı gereçler kullanılarak telkin ile oluşturulan özel bir bilinç hali olarak tanımlandığını belirtiyor. Hipnoz halinde kişinin dıştan gelen uyaranlara karşı adeta bilincinin kapalıymışçasına duyarsızlık ve aldırmazlık içinde ve hiç yanıt vermez bir haldeyken; buna karşı hipnoz yapan kişiye karşı artmış bir uyanıklık içinde olduğunu belirten Özer, kişinin bu süreçte dinlediğini, anladığını hatta yargıladığını ve yanıt verdiğini belirtti. Dışarıdan bakıldığında, kişinin derin bir uykudaymış gibi görünmesine rağmen, hipnozun kesinlikle bir uyku hali olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Şeref Özer, hipnoz sırasında kişi, gönüllü olarak hipnoz yapan kişinin verdiği telkinleri alır, gönüllü olarak kabul eder ve uygular. Sanılanın tersine, hipnozdaki kişi kendi sosyal ya da ahlaki değerlerine aykırı telkin verildiğinde telkini kabul etmez, ısrar edilirse hipnozdan çıkar” diye konuştu. Olumlu sonuçlar alınıyor Özer, hipnozun sihirli bir yöntem olmadığını, buna karşın uygun hastalık ve sorunlarda uygun kişilere uygulandığında son derece olumlu sonuçlar alınabilen bir tedavi tekniği olduğunu belirtti. Özer, hipnozda gönüllülüğün esas olduğunu, kimsenin isteği dışında zorla hipnoza sokulamayacağını söyledi. Prof. Dr. Şeref Özer, hipnozun tıpta ağrıyı ortadan kaldırmak için (migren ve gerilim tipi baş ağrıları, kronik fiziksel ağrılı hastalıklar, trigeminal nevralji, ağrısız doğum, kanser ağrılarında), hipnoanestezi ile cerrahi girişimlerde (ameliyatlar, diş çekimi ve diş eti rezeksiyonlarında), psikosomatik hastalıklarda (astım, esansiyel hipertansiyon, psöriazis, ülser, ülseratif kolit, irritabl kolon, siğil tedavisinde) kullanıldığını belirtti. Özer, diğer uygulama alanlarını şöyle sıraladı: “Psikiyatride, tik, kekemelik, enüresis nocturna, trikotilomani, yeme bozuklukları, obezite, psikojenik ağrı bozukluğu, konversiyon bozukluğu, cinsel işlev bozuklukları, sigara bağımlılığı, dissosiyatif bozukluklar, fobiler, panik bozukluğu, agorafobi, sosyal fobi, sınav kaygısı, posttravmatik stres bozukluğu gibi alanlarda kullanılır.” Hipnoza yatkınlık (hipnotizabilite) Hipnoza girebilme yetisine hipnotizabilite adı verilmiştir. Herkesin hipnoza yatkınlığı farklıdır. Bu nedenle herkes hipnoza giremez. Çocuklar hipnoza son derece yatkındırlar. Yapılan araştırma sonuçları, hipnoza yatkınlığın en fazla olduğu dönemin 6-10 yaş arası olduğunu göstermiştir. Yaş ilerledikçe hipnoza yatkınlık giderek azalır. Genel olarak toplumun %10-15’inde hipnoza yatkınlık yoktur ve kesinlikle hipnoza giremez. Toplumun %70-80’inde orta düzeyde bir hipnoza yatkınlık, %10-15’inde ise yüksek düzeyde hipnoza yatkınlık vardır. Yani toplumun büyük bir çoğunluğu hipnoza girebilmektedir. Hipnoza yatkınlık yetisi, kişilik yapılarına ve içinde bulunulan ruhsal rahatsızlığa bağlı olarak değişmektedir. Örneğin, kuşkucu, kimseye güvenmeyen, her şeyi kontrol etmeye çalışan ya da kendisini herkesten çok üstün ve değerli gören kişilik yapılarına sahip olan kişiler kolay kolay hipnoza giremezler. Aynı şekilde obsesif-kompulsif bozukluk, şizofreni, ağır depresyon, paranoid bozukluk ve demans hastalarının hipnoza yatkınlıkları sağlıklı insanlara göre daha düşüktür. Yasal düzenleme gerekli Türkiye’de hipnoz ve hipnoterapi uygulaması için henüz yasal bir düzenleme bulunmadığını belirten Özer, “Bu nedenle kimlerin hangi durumlarda hipnoz uygulayabileceği, kimlerin eğitim verebileceği belirsizlik taşıyor. Hekimlerin yanı sıra, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları başta olmak üzere kendilerine astrolog, medyum, yaşam koçu gibi adlar veren hemen herkes hipnoz uyguladığını, hastalıkları tedavi ettiğini söyleyebiliyor” diye konuştu. Hipnoz ve hipnoterapi konusunda yasal düzenleme gerekliliğini sürekli savunan ve Bakanlığa birçok kez başvuran Türkiye Psikiyatri Derneği’nin çabaları sonucunda Sağlık Bakanlığı tarafından “Hipnoz ve Hipnoterapi Uygulanması Hakkında Yönetmelik taslağı” hazırlanarak 17.02.2004 tarihinde tartışılması amacıyla bakanlık web sitesine konulmuştur (*)Ancak günümüze değin hâlâ bu taslağa resmiyet kazandırılmamıştır. Hipnozun konunun uzmanları tarafından doğru zamanda doğru kişilere yapılabilmesi için, söz konusu taslağın tekrar gözden geçirilmesi ve bir an önce yürürlük kazandırılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Özer, eğitim hastaneleri ve üniversitelerde hipnoz ve hipnoterapi eğitim ve araştırma birimleri kurulması gerektiğini belirtti. (*) (http://www.saglik.gov.tr/extras/birimler/temel/hipnoz_taslak.pdf). |